Bazı insanlar konusunda emin olduğum tek şey er ya da geç beni hayal kırıklığına uğratacakları.
6. hissim hiç kuvvetli değil diye dolaşsam da bir insanın gelecekte beni kıracağını çok kolay seziyorum. He seziyorum da noluyor, pes mi ediyorum? Tabii ki hayır, aynı salaklıkta aynı körlükte devam. Sonra defalarca kırılıyorum. Bir de artık burcumun getirdiği özellik mi ne kırıldığımı da söyleyemiyorum ki bu en kötüsü. Kendi içimde yaşıyorum, onarmaya çalışıyorum. Ama onarmalarım o kadar acemice ki olmuyor eskisi gibi. İşte tam o anda kestirip atmak varken, karşı taraf bilmediği ve hak etmediği halde şans üzerine şans veriyorum. Verdiğim şansların her biri boşa çıkıyor gene beni şaşırtmayıp. E sonra n'oluyor, olan gene bana oluyor. Uzaklaşıyorum, yavaş yavaş hiç bir şey eskisi kadar çekici gelmiyor o insan hakkında, çekiliyorum hatta tabiri caizse "He" deyip geçiyorum. Sonra silinip gidiyor tarih sahnesinden bir şekilde.
Dışarıdan ne kadar dışa dönük gözüküyorsam, aslında o kadar da içime kapanığım. İnsanları kırmayı sevmiyorum. Hele değer verdiğim insanları kırmayı hiç sevmiyorum. Ödün vermek denemez ama bazen üzülmesinler diye o an onların istediği gibi olmaya çabalıyorum. Belki yanlış yapıyorum. Hatta, evet, yanlış yapıyorum. Ama bu benim ya, beni ben yapan da bu değil mi? Bir de duvarlarım var sevgili Blog. Dışarıdan çok yüksek durmayan, ama yakınlaştıkça yüksekliğin ne kadar büyük çaplı olduğunun görülebileceği bir duvar. 19 yıllık ahir hayatımda belki 3 belki de 2 insan girebildi o duvarlardan. Yıkmaya çalışanlar çok oldu, lakin başarı gösteren hiç olmadı. Benim de yıkmak istediğim zamanlar olmadı mı, tabii ki oldu. Ama sonra döndüm, bu duvarlar varken bile bu kadar inciniyorsan bir de bunlar olmadan ne olurdu? Benim için çok önemli olan "biri"sine sorarsak eğer, hiç bir şey olmazmış. Çok güçlüymüşüm. Ama ben o kadar güçlü hissetmiyorum. Hele şu 3 aylık süreçte. Ben artık birilerinin bana "Sen güçlüsün, sen üstesinden gelirsin vb." şeyleri demesini istemiyorum. Ben de diğer hemcinslerim gibi birilerinin arkasına sığınmak istiyorum. Ben de artık üzülüp, parçalara ayrılıp birinin beni toparlamasını istiyorum. Ya da istemiyorum. Şu dünyada en nefret ettiğim şey "zayıf"lık.
Sorun da bu ya belki, ben ne istediğimi de bilmiyorum. Ama neyi istemediğimi biliyorum. Annemin hayat felsefesindeki gibi sürekli şikayet eden, sürekli olumsuz insanları istemiyorum. Belki seni de istemiyorum. Belki ben hiç "oralar"a dönmek de istemiyorum.
"Just because I'm losing, doesn't mean I'm lost. Doesn't mean I'll stop."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder