30 Ocak 2014 Perşembe

Kendimi sana kapılmaktan alıkoyamıyorum.
Şu kısacık 3 ay içerisinde o kadar çok şey yaşadık ki, çok erken tükettik birbirimizi. Üzülerek söylüyorum. Oysa ben seninle daha filmler izleyecek, yemek yapacak, gezecektim. Galiba ben ikimizin yerine hayaller kurarak hata yaptım. Burada o kadar insan varken seni neden seçtim, onu da bilmiyorum.
Netice de kabasın, kendinden bahsetmeyi sevmiyorsun, saçma sapan şeylere ilgi duyuyorsun. Mesela hayatımda tanıdığım en ilginç adamsın. Ben güneşsem sen ay, sen geceysen ben gündüzüm ya da tam tersi. Zıtlıklar birbirini çeker diye boşuna dememişler.
Ama şunu bil ki ben sana tüm saflığımla geldim. Keşke her şey ilk tanıştığımızdaki gibi olsaydı. Ben senin için kütüphaneden çıkmasam, birlikte ders çalışsak, yemek yeseydik.
Benimle vakit geçirmek istemeni o kadar istiyordum ki, senle görüşmediğimiz gün boşa gitmiş gibi geliyordu. Keşke şimdi de böyle hissedebilsem. 10 gündür görüşmedik ama bir yanım o kadar kırgın ki sana, seninle konuşmak istemiyor. Bir yanım ise can atıyor senden haber almak için. Sonra kızıyorum kendime, bu kadar incitti seni, niye ki diyorum.
Uzun lafın kısası çok gelgitler yaşıyorum bu aralar. Bir süre de sürecek gibi duruyor. Ama geçecek, biliyorum. Neler geçmedi ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder