26 Temmuz 2014 Cumartesi

Merhaba blog,

Sana yazmayalı uzun zaman oldu. Burayı hiç kimse okumuyor, ben bile. Saat tam 6.30 Alamanya'ya göre. Kalbimin şu anda olduğu yerde saat 21.30. Arkada Ahmet Kaya'dan "Kod Adı Bahtiyar" çalıyor, ben ise eski fotoğraflara bakıyorum.

Uzun zaman oldu demiştim. Son yazımdan beri her şey daha da kötüye gidiyor. Hala psikoloji aynı en azından, standart. İçimdeki boşluk genişlemedi en azından. Kilo aldım. Oda sigara dumanı altında, kokulu diye aldığım IKEA mum bile kokmuyor.

Eski fotoğraflar derken 1 yıl önceki fotoğraflar. Gözlerimin içi gülüyormuş. Ailemin ve sevdiğim adamın yanındaymışım. Nasıl farklı bakıyorum, inanır mısın? Mutluluk saçıyorum sanki. Çok özledim, çok. Yanlış şeyler yaptım şu 1 yılda. Doğruyu ararken kayboldum ve doğrulardan bir o kadar uzaklaştım. Kendime bir şeyleri kanıtlamaya çalışırken o kadar kaptırdım ki tükendim. Artık sevgiye inanmıyorum mesela. Ya da insanların saf, temiz duygularına. Kimse temiz değil çünkü. Ergen serzenişi gibi gelebilir ama inan gram umrumda değil. Beni tüketen burası değil, beni tüketen benim. İçimi boşaltan benim, sırf kendimden kaçayım diye boş birisiymişim gibi davranan benim. Birine ihtiyacım var. Parçalarımı birleştirecek birine. Şu an kırılmış bir vazo gibiyim. Ya da yap-boz.

Amerika'da mutlu mudur acaba? Hep hayaliydi oraya gitmek. Hayalini gerçekleştirdi. Ben de hayalimi gerçekleştirdim ama ben hayalimin altında kaldım, hala enkazdayım. O da öyle diyor mudur acaba? O da özlüyor mudur? Eski mesajlar, keşke olmasalar. Okudukça nasıl oldu diyorum. Biz çok güzeldik, çok aşıktık. İddialaşmazdıkta biz öyle. Çok büyük aşk değildi, sıradan ama bize fazlasıyla yetipte artan bir ilişkiydi çünkü. Mutluyduk, ben ilk defa eşit sevdiğimizi düşündüm ikimizinde. Dedim ki işte denge, ne biri az ne de biri çok seviyor. Ben bunu kaybettim. Ben hayatımda ilk defa biriyle ömrümü geçirmek istedim. Ben ilk defa biriyle uyanmak istedim. Ben ilk defa bağırmak istedim sokaklarda "Seviyorum" diye. Olmadı. 21 yaşına gelince demişti, işte o zaman genç bir kadın olacaksın tam anlamıyla, işte o zaman senin yanında olmak istiyorum, her gün olmak istediğim gibi. 21'e çok az kaldı ama sen kalmadın. Bense saçma sapan insanlara sardım yokluğunda onun. Türklerden kaçtım hatta. Küçücük bir insan yüzünden bütün milleti yaktım ben. Biraz da ondan erteliyorum ya gidişimi. Senin olmadığın bir ülkeye ayak basmaya hazır değilim henüz. Geçen yıl kaldığım odaya bile senle Skypelar'ımızı hatırlatıyor diye girerken kötü olan biriyim ben, sensiz ülkeye ayak basınca sanki nefes alamayacakmışım gibi olurum herhalde. Çok özledim. Biliyorum, hiç belli olmuyor. Bazen ben bile anlayamıyorum, o kadar güçlü bastırmışım ki bazı şeyleri. Sen benim ilk'imdin. Hayır, ilkleri yaşatan değil, ilktin. Bense çocuktum daha anlamak için. Bilirsin, konuşurken anlaşılmaz, olgunsun derdin. Bense sosyal açıdan olgun, duygusal açıdan bir bebektim. Bilemedim.

Gittiğin yerde umarım mutlusundur. Hakediyorsun. 6 gün sonra yanına birini daha yolluyorum, etti bana bir kalp kırıklığı daha. Öldürmüyor ama keşke tek kalpte kalsa o sızı. Seni çok özledim. Seni çok seviyorum.


B.

11 Nisan 2014 Cuma

4 Nisan 2014 Cuma

Kimseyle konuşmak istemiyorum Blog. Bu ay buraya 4. yazmaya çalışasım bu, belki bunun da sonuna gelemeyeceğim. Aileme bile tahammül edemiyorum şu an. Derslere, yemek pişirmeye, çevremde bana fikir veren insanlara tahammülüm yok. Nasıl olduğumu soranlara bile.
Galiba hastalığımdan dolayı, doktor söylemişti ama en son böyle olduğumda apar topar bilet alıp Türkiye'ye gitmiştim ben burada nefes alamıyorum diye. Günün mutlu olduğum zamanı gözlüklerimi takıp tek başıma bisiklet sürdüğüm zaman. Başka hiç bir şey bana huzur vermiyor. İçimde dayanılmayan bir acı var ve bu bana bazen saçma sapan fikirler veriyor. Yalnızlıkla savaşmaya çalışıyorum ama yeniliyorum Blog. Çok zorlanıyorum, istemediğim şeyler yapıyor, asla yapmam dediğim şeylere karşı koyamıyorum. Tükeniyorum. Bu kişinin ben olmadığını çok iyi biliyorum ama durduramıyorum. Bir şeylere ihtiyacım var. Beni saracak, koruyacak birine ya da bir şeye. Birinin bana şu dönemi atlatana kadar göz kulak olması lazım Blog. Yoksa atlatamayacağım. Sorgulamaktan beynim karıncalanıyor artık. Neden böyle oldu? Ben mi istedim? Ben mi tercih ettim? Soruların arasında kayboluyorum, nefes alamıyorum. Küçülüyorum Blog, giderek küçülüyorum. Yıldızdım, ışığım söndü. Gülerken gözlerimin içi gülmüyor. Gelmiyor içimden. Bitiyorum. Bu hafta sonu bir parkta oturup düşüneceğim sadece. Toparlanmam lazım. Kendim için.

30 Ocak 2014 Perşembe

Kendimi sana kapılmaktan alıkoyamıyorum.
Şu kısacık 3 ay içerisinde o kadar çok şey yaşadık ki, çok erken tükettik birbirimizi. Üzülerek söylüyorum. Oysa ben seninle daha filmler izleyecek, yemek yapacak, gezecektim. Galiba ben ikimizin yerine hayaller kurarak hata yaptım. Burada o kadar insan varken seni neden seçtim, onu da bilmiyorum.
Netice de kabasın, kendinden bahsetmeyi sevmiyorsun, saçma sapan şeylere ilgi duyuyorsun. Mesela hayatımda tanıdığım en ilginç adamsın. Ben güneşsem sen ay, sen geceysen ben gündüzüm ya da tam tersi. Zıtlıklar birbirini çeker diye boşuna dememişler.
Ama şunu bil ki ben sana tüm saflığımla geldim. Keşke her şey ilk tanıştığımızdaki gibi olsaydı. Ben senin için kütüphaneden çıkmasam, birlikte ders çalışsak, yemek yeseydik.
Benimle vakit geçirmek istemeni o kadar istiyordum ki, senle görüşmediğimiz gün boşa gitmiş gibi geliyordu. Keşke şimdi de böyle hissedebilsem. 10 gündür görüşmedik ama bir yanım o kadar kırgın ki sana, seninle konuşmak istemiyor. Bir yanım ise can atıyor senden haber almak için. Sonra kızıyorum kendime, bu kadar incitti seni, niye ki diyorum.
Uzun lafın kısası çok gelgitler yaşıyorum bu aralar. Bir süre de sürecek gibi duruyor. Ama geçecek, biliyorum. Neler geçmedi ki?

26 Ocak 2014 Pazar

Bir.

20 Şubat'ta yuvadan uçuşumun 1. yıldönümü. Kendi ayaklarım üzerinde durmaya başlamamın, başka bir ülkede başka bir hayat kurmanın yıldönümü. Şimdi arkama dönüp baktığımda nasıl cesaret ettim de geldim, şu 1 yıl içinde yaşadıklarımın üstesinden nasıl geldim bir türlü anlam veremiyor ama bir yandan da gururlu bir şekilde gülümsüyorum. Hayatıma giren, zor günlerimde yanımda olan herkese o kadar minnettarım ki. Hatta boynumdaki 5 mm'lik kiste bile teşekkür ediyorum, o bu zor günlerimi geçirirken yaşadığım sıkıntıların kanıtı çünkü. Asla unutmamam gereken, bundan sonra asla korkmamam gerektiğini bana hatırlatan bir şey.

Mutluyum, çünkü yapabiliyorum. Mutluyum, çünkü kimseye ihtiyaç duymuyorum. Ve mutluyum, çünkü sevdiğim insanlarla sarıp sarmalanmış bir hayatın içindeyim. Daha minnettar olamazdım.